Sağ Sıra 9. Koltuk

/ /

Rahatlığından, görsel vizyonundan, tavrından, denemekten korkmayan yapısından ve belki de, enfes müzik zevkinden dolayı Fatih Akın filmlerine karşı olumlu bir önyargıya sahibim.Kısa ve Acısız ve Yaşamın Kıyısında ile, Alman ve Türk sinema eşrafının sokmaya çalıştıkları kalıpları, Crossing the Bride ile zorladıktan sonra, Soul Kitchen ile tamamen kırdığını düşünüyorum.Gişesine ters orantılı, şeker gibi bir film, Soul Kitchen.Yine muhteşem müzikleri, Fellini'vari sinema neşesi ile, zeki kurgusu ve hikayelerine çok yakışan oyuncuları ile, vaktinizin karşılığını fazlasıyla verecek bir film.En iyi filmi değil belki ama filmografisinde özel bir yeri olacaktır her zaman.Burada film ile ilgili sesli bir söyleşisi var.

Uğur Yücel'in üçüncü sinema filmi, Türkiye'nin ilk seri katil filmi olarak lanse edildi bizlere.Bu sunum elbette çeşitli dezavantajlar yaratmıştır ki zaten gösterime girmesinden hemen sonra, çalıntı senaryo iddiaları, Akrep Celal benim zırvaları ile epey meşgul etti sinema gündemini, Ejder Kapanı.İşin içinde Uğur Yücel olunca pek inanmak istemiyorum ama sanırım biraz da reklamın iyisi kötüsü olmaz mantalitesi.Filmin zorlama aksiyon sahneleri, kişisel adalet/sübyancılık teması ile halihazırda yeni birşey söylemiyor oluşu, Uğur Yücel'in Yazı Tura ile başlayan serüveninde ufak ufak bir düşüş hikayesine bürünmekte.Acımasız olacaksak durum bu.Ama daha iyi niyetli olacaksak, filmi Seven'ı hatırlatan yağmurlu ve karanlık atmosferi, Kenan İmirzalıoğlu ve Berrak Tüzünataç'dan alınan maksimum performansı, belki biraz da kurgusunu düşünerek değerlendirebiliriz.Bu arada aksiyon sahneleri her ne kadar kötü olsa da, bana Ronin'i hatırlattı filmi izlerken.Sonradan öğrendim ki, Cinecascade isimli Fransız ekip ile çalışmışlar bu sahnelerde.Ekip aynı zamanda Ronin'in de aksiyon sahnelerini kotaran firma.

Olaya (her zaman olduğu gibi) belaltı, küfür, aman çocuklar etkileniyor diye girerseniz olmaz.Kimse ciddiye almaz sizi, en duyarlı olması gereken Cem Yılmaz bile.Ama derseniz ki, ben bu sahnelerin çok benzerlerini Gora'da, Arog'da gördüm, Cola Turka filmin neredeyse heryerindeydi, hani oyuncu çeşitliliği, eminim ki muhattap bulacaksınız.Şimdi erken ama bir sonraki film Her Şey Çok Güzel Olacak ve Hokkabaz'a kardeş olmazsa, yerden yere vuracağımdır Yahşi Batı'yı.Ne Zafer Algöz'ün enfes aksanı, ne kaliteli dekor ve kostüm çalışması ne de 10 dakika ara esprisi alacak elimden.Unutmadan, bazı sinema salonlarında 10 dakika esprisinin 10 dakika araya denk gelmediğini öğrendim ki, esaslı şaka budur bence.

Her yerinden House M.D damlayan yapısıyla, Guy Ritchie komutasında, Robert Downey J.R'ın artık otomatiğe bağladığı muazzam oyunculuğu ile yeni nesil Sherlock Holmes yorumu.Londra görüntülerinden, zekice sayılabilecek kurgusundan, ve karate bilen dedektif fikrinden başka birşey kalmadı aklımda.(Daha ne kalsın!)Lock, Stock and Two Smoking Barrels ve Snatch'den yola çıkarak çok daha az maliyet ile neler yapabildiğini biliyoruz ya, belki de ondan, bir sonraki proje olan Gamekeeper için olan bu merak ve bekleyiş.

Görsel anlamda biraz daha sindirebildiğim de, Avatar ile ilgili de birkaç cümlem var elbet, ama hala 3d teknolojisini normal algılayamıyorum.Yaşlı sayılmam ama çabuk yoruluyorum, kabul.


1 yorum:

{ kadin } on: 2/08/2010 dedi ki...

ya bu arada soul kitchen'ın en baba sürprizi udo kier'di bence..

info

gorkemcanuygun@gmail.com
görkem_cu
pan
eda

mass

 
Copyright © 2010 Postmonkey, All rights reserved
Design by DZignine. Powered by Blogger